İş bulmak ve çalışmakla ilgili genç arkadaşların bilmesi gerekenler
Çok sık karşılaştığım iş bulma konularıyla ilgili olarak bazen bazı cümleler kurma ihtiyacı duyuyorum. Ekonomik ve siyasal durumlardan dolayı pek çok gencin gelecek kaygısına sahip olduğunu da biliyorum. Böyle bir durumda, bir şeyleri iyi yapanların daha iyi iş bulabildiğini ve daha iyi şartlarda çalışabildiğini bildiğim için, bunları göz ardı etmemeniz adına birkaç not bırakmak istiyorum.
Ezbercilik meselesi:
İlk değinmek istediğim konu ezbercilik. “Okula giderim, okulu bitiririm, iş bulur ya da atanırım, hayatım oradan devam eder.” gibi planlar yapan arkadaşlar var. Bundan 15–20 sene önce senaryo böyleydi ve işe yarıyordu. Ama artık bu sistem çalışmıyor; tamamı ile çöktü ve artık bunu kabul ederek hayatınıza devam etmeniz gerekiyor. Bunları muhtemelen okulda kimse size anlatmıyor. Çok iyi doktor ya da mühendis olursanız bu kısımları aşabilirsiniz. Fakat kendine değer katmayan, sektöre iş çıkaramayan biri, sektörde kendine zor yer bulur. Bunlar klişe, biliyorum. İyi okul, iyi eğitim bazen yetmiyor; bunu anlatmaya çalışıyorum. Biraz da orman kanunlarından haberdar olmayan arkadaşları uyandırmak istiyorum.
Çalışkanlık ve mücadele:
Biliyorum, her şey için çok fazla emek vermek gerekiyor, ama bazıları bunu göz ardı ediyor. Ben, mücadele edenlerin bu sistem ne kadar bozuk olursa olsun bir şekilde istediği şartlara ulaşacağını düşünüyorum. Genelde genç arkadaşlarda umutsuzluk, ümitsizlik ve en önemlisi hedefsizlik görüyorum. Hedefi olmayanın sabah yataktan kalkacak bir sebebi de yoktur. “Her şey kolaymış gibi anlatıyor” demeyin; ben de inanılmaz zorluklarla bu yaşa ve olduğum noktaya geldim. Belki çoğunuzun tatmin olmayacağı bir yerdeyim, ama ben (ev ve araba dışında) fiyatlara bakan biri değilim. Kendi yaşamımdan bahsetmek istemem; ancak maalesef bazılarınız gelir ya da kariyer duymadan, birinden bilgi almayı sevmiyor.
(Kayıt dışı söylüyorum: Gelirim 5–10 bin dolar arası (son yatırımlarla artırmayı düşünüyorum), ticaretten dolayı değişken; 1 ev, 1 araba ve yatırım portföyüm var. Hepsini, bu stratejilerle yaptım. Ailesiz büyüdüm; 1 kuruş aile, akraba, arkadaş faydası yoktur. Okyanusun ortasında tek başıma mücadele ederek hayatta kaldım ve kalmaya devam ediyorum. 100’den fazla kişiden oluşan ekip yönetmişimdir. En fazla CTO olarak görev yaptım, işim teknolojiyle ilgili. Tuzu kuru demeyin: 18 yaşıma kadar okula 6 km yokuş aşağı, 6 km yokuş yukarı yürüyerek gidip geliyordum. Okul paramı çıkaramıyordum (yemek vs. için). Hafta sonları bulduğum işte çalışarak zar zor hayatta kalıyordum. Tuzu kuru demeyin diye detay veriyorum. Muhtemelen birçoğunuzdan daha bitik haldeydim.)
Rasyonel düşünce eksikliği:
İkinci değinmek istediğim konu, rasyonel düşünememe durumu. Bazı arkadaşlar at gözlüğü takıyor; hayalciler, çok ütopikler ya da gerçekleri görmeyi reddediyorlar. Türkiye’de yaşıyorsanız ve burada bir kariyer planlıyorsanız, üzgünüm ama üstünüze düşen görev, sandığınızdan daha fazladır. Önce, alanınızda yetkin olmak için bulduğunuz her fırsatta, bedava da olsa çalışmanız gerekiyor. Deneyim kazanmak için; staj, gönüllü ya da maaşlı olsun, her fırsatı değerlendirin. Aksi takdirde, çok büyük çoğunluk ya iş bulamıyor ya da istemediği işlerde çalışıyor.
Eğitim ve bölüm seçimi:
Bazı bölümler ne yazık ki sadece teorik eğitim veriyor ve bu da size dezavantaj sağlıyor. Örneğin, felsefe okuyorsanız, imkanlarınız oldukça kısıtlı. Felsefe okumayın demiyorum; ancak risklerini bilerek bu bölüme giriyorsanız –ve benzeri 100 bölüm için geçerli– eğer amacınız hayatta kalmak ve iş bulmaksa, felsefe gibi bölümlerle neler yapabileceğinizi bir düşünün. İlkokul arkadaşım yıllardır sanat tarihinde yüksek yapıyor; maalesef en son fabrikaya girdiğini duydum. Yüzlerce, kendi çevresinde sorgulayacak örnek var. Görüyorum ki bazı noktalar es geçildiği için bu sorunlar yaşanıyor.
Gerçekleri kabul edin:
Bu ülkede her şey için çok uğraşmak gerekiyor. Ya vazgeçersiniz, mızıkçılık eder, hayata küsersiniz; ya da oyunun kurallarını analiz edip, kurallara göre oynarsınız. Kuralları, yalnızca okulu bitirmekle değil, her fırsatta çalışmakla da sağlayabilirsiniz. Ancak buna gereken özen gösterilmiyor gibi geliyor bana.
Sektör dinamikleri:
Sektör, işi bitiren insanlardan oluşuyor. Evet, patron yalakaları ve iş bilmeyen çok insan var. Ancak sektör değişiyor. Patron yalakaları yavaş yavaş, işi bilenlere eleniyor. Patronu yalayan biri zevk verir, para kazandırmaz. Devran değişiyor; bu tür tipler eleniyor. İşi bilen, iş teslim eden, para kazandıran kişiler kıymet kazanıyor. İsterseniz inşaat işçilerine, kaynak işçilerine, tarım işçilerine bakın; 100 bin aylık alanı olan pek çok işçi grubu var. Şaka ya da abartı değil, bizzat tanıdığım insanlar. Size tarım işçisi olun demiyorum; değer üretecek işler yapın. Makine mühendisi bir arkadaşım, 2. ayda 75 bin net için mücadele ediyordu. Umarım almıştır. Çok ölümcül, korkunç bir tutar da değil.
Sabır, kanaat ve hedef:
Sabır ve kanaat de çok önemli. Hemen 50, 60, 70 belki 100 bin maaşlarla başlayamayabilirsiniz; bazıları direkt tepeye göz dikiyor. Twitter’da, Instagram’da bazı showmen arkadaşlar her şeyi toz pembe gösterip umut pompalayabilir. Belki beni karamsar ya da ilkel tavsiye verdiğim için eleştireceksiniz, ancak sektörler bu hale geldi. “Bana para kazandırıyor musun?” tüm mesele bundan ibaret. Eğer para kazandıran biriyseniz, işler çok değişiyor.
Deneyim kazanmak için her tuşa basmak önemlidir. Bazı işler teorik dediğim gibi; bunlar için mecburen bir yerlere girip deneyim kazanmanız gerekiyor. Pratik işlerde ise, gönüllü, ücretsiz, stajyer olarak birkaç gün çalışmaktan gocunmayın. İnterneti aktif kullanın; network çok önemli. Bir adım, iki adım, üç adım derken iş dünyasındaki işleri de görmeye başlarsınız ve deneyim kazanmak için çarkı döndürürsünüz. Çoğu arkadaş “ben daha yeni mezunum” diyerek deneyimsiz olduğunu söylüyor.
Firmalar, deneyimsiz birini alıp eğitmeye pek yanaşmazlar. Evet, yanaşanlar da var; ancak mezun 5 milyonsa, eğitime yanaşan firma sayısı 100. Nasıl olacak? Olmayacak. Bu yüzden kendinizi her koşulda eğitmeniz şart. Özellikle de bir firmaya ya da oluşuma iş yaparak. Firmaların, sizin gözünüzün yaşına bakacağı yanılgısına düşmeyin. Bazı arkadaşlar “ben yeni mezunum, beni işe al” derken aslında firmadan ne istediğini tam olarak bilmiyor. “Beni eğit, üzerine bana istediğim parayı ver, yan haklar, resmi giderler, yemek masrafı vb.” gibi ödemeleri yapacak yer çok az. Bu yatırımı size yapmadıkları için sızlanamazsınız. Kendi mücadelenizi vermenin en iyi yolu, çalışmaktır.
İşin ruhu ve tutku:
Bir işi sadece para için yapmayın. “Ya ne için yapacağız?” demeyin hemen. Odak noktasında para olan birinin işi iyi yaptığını görmedim. O rüzgar senin bu, rüzgar benim; ortada savrulur giderler. 30–35 yaşına gelmiş, mesleği olmayan çok mezun gördüm. Bunların içinde hukuk, sağlık, makine mezunu gibi farklı bölümler var. Çoğu yazılımcı arkadaşım da makine mezunu; pek çoğunun dijital pazarlamacılık lisansı bile yok; önlisans ya da lise mezunu. Kendini yetiştirmiş çok insan da var. Ama amaç para değil, yapılacak işin ruhu olsun. Sevgiyle yapılan işin zorlukları daha kolay aşılır. Birine kaç para verseniz, o kişi yeni bir ampul icat edebilir; eğer inancı, amacı, hayali ve hedefi yoksa… Kendinize böyle felsefi yaklaşın. “8-5 mesaim dolsun, paramı alayım; gerisi umurumda olmasın” diyorsanız, bol şans. (Bu konuda deneyimim yok.)
Ticaret mi, maaş mı?
Hayatınızı ne yönde devam ettirmek istediğinize net olarak karar verin ve yedek planınız olsun. Bakın, şu kısım çok önemli: Bilgisayar ile tanışan biri, bilgisayarda ne yapacağını bilmez; yıllar içinde onu bir şeye dönüştürür. Örneğin, web backend geliştirici. 10 yıllık bir web developer’a bakan stajyer, “Ben de web developer olacağım” diye düşünebilir. Fakat 10 yıl sonra kendisi belki tasarımcı, dijital pazarlamacı ya da veri analisti olabilir. Süreç sizi bir yerlere götürür. 10 yıllık planlar yaparak kendinize yüklenmeyin; yarının kaygısı, bugünün neşesini kaçırır. Okuduğunuz bölüm maaşlı bir işe çıkıyorsa ve iş bulamıyorsanız, dijital kanalları kullanarak ticarete dökmeyi deneyin. İnanın, o kadar dijital fırsat var ki saymak imkansız. Ben de dijitalden kazanıyorum ve tanıyan herkes çok iyi şartlarda çalıştığımı söylüyor. (Bir de bana sorun; aşırı stresliyim ama sanırım bu kaosu seviyorum, çünkü bu işin içindeyim.)
Networkün gücü:
En sona değinmek istediğim konu ise network. Çok klişedir ama kimse üzerine düşmez. Herkesin bildiği, ancak gerekli özeni göstermediği bir konudur. Ben, hayatımın son 2 yılında kazandığım bölümü SADECE ve SADECE network sayesinde elde ettim. Kazandığım tutarlar, önceki dönemlerin toplamından daha fazla oldu. Hem iyi insanlarla tanıştım, hem de iş yapacağım dolu insanlarla. Sadece iş ya da sadece iyi insan tek başına yeterli değil. İnternetten ya da fiziksel olarak doğru insanlara ulaşmak ve tanışmak için mesai harcamanız çok önemli. Her ne iş yaparsanız yapın, network hayatınızı değiştirebilir. Bir kişiyle tanışırsınız ve hayatınız değişir. O kişiyi aramaktan asla kaçınmayın.
Son olarak şunları eklemek isterim:
Beni eleştirecek veya linç edecek olursanız bilin ki; genelde insanlar duymak istediklerini duymadığında agresifleşiyor. Ben size hayal pompalayamam; çünkü hayatta bazılarınızdan daha deneyimli olduğumu düşünüyorum. Bu bir üstünlük iddiası değil; bana kimse yol göstermedi, kimsem yoktu. Belki aranızdan birinin de yoktur ve söylediklerim faydalı olur. O zaman bu yazı amacına ulaşmış demektir. 1 TL çıkarım yok; herhangi birinize yaranma niyetim de yok. Sadece orman kanunlarına hazır olmanız için birkaç not karalamak istedim.
Umarım hayatınızdaki hedefleri daha net belirlersiniz ve bu hedeflere ulaşmak için disiplinli, verimli çalışarak hayallerinize ulaşırsınız. Bu süreç asla tamamlanmayacak, her zaman gelişmeye açıktır. Bu ve benzeri konularda fikir danışmanlığı isteyen olursa, vakit buldukça destek olmaya çalışırım.